- çok basit
- easy as winking* * *abecedarian
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
pul — is., Far. pūl 1) Posta parası karşılığı mektuplara, damga resmine karşılık kâğıtlara yapıştırılan, basılı küçük kâğıt parçası Mektuplarına kendi pullarını yapıştırırlar, kendi memurlarıyla sevk ederlerdi. F. R. Atay 2) Bazı giysilerde süs olarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kör kör parmağım gözüne — çok belli, göze batacak kadar ortada anlamında kullanılan bir söz Orada da bazı kimseler sanat denince ille kuru, basit, yalın kat, kör kör parmağım gözüne bir üslubu anlıyorlar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
düpedüz — zf. 1) Çok düz ve doğru bir biçimde, dümdüz olarak 2) Yalın, basit, süssüz, sade bir biçimde Bir lakırtıyı düpedüz söylemek dururken, daha çok beğenilsin diye dolambaçlı yollardan söylediniz mi, çok kere manasız manasız şeyler meydana çıkıyor. O … Çağatay Osmanlı Sözlük
bayağı — sf. 1) Aşağılık, pespaye Bütün hareketleri adi, kaba ve bayağı idi. Ö. Seyfettin 2) Basit, adi, sıradan, amiyane, banal Kardeşimi birdenbire çok bayağı buldum. P. Safa 3) zf. Hemen hemen, âdeta Bayağı kanacak gibi oldum. 4) zf. Gerçekten… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dümdüz — sf. 1) Çok düz Mühendislerin keşfine göre, taş ocağı olarak işletilirse yirmi senede dümdüz olabilirmiş. Y. K. Beyatlı 2) mec. Sade, basit Yirmi iki senelik dümdüz bir hayat. A. Gündüz 3) mec. Bilgisi, görgüsü çok dar bir sınır içinde kalan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arsenik — is., ği, kim., Fr. arsenic Atom numarası 33, atom ağırlığı 74,91, yoğunluğu 5,7 olan, atmosfer basıncı altında 450 °C de süblimleşen, maden filizlerinde çok yaygın bulunan, metal görünümünde basit element, sıçanotu, zırnık (simgesi As) … Çağatay Osmanlı Sözlük
baryum — is., kim., Fr. baryum Atom sayısı 56, yoğunluğu 3,78 olan, doğada en çok baryum sülfat ve baryum karbonat olarak bulunan, havada çabuk oksitlenen, gümüş renginde, katı ve basit bir element (simgesi Ba) Birleşik Sözler baryum karbonat baryum… … Çağatay Osmanlı Sözlük
basitlik — is., ği Basit olma durumu O bütün basitliğine rağmen çok pratik bir kadındır. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
bileşik — sf., ği 1) Birleşerek oluşmuş, basit olmayan, mürekkep 2) kim. Kimyasal tepkimeler sonucu iki veya daha çok elementten oluşan ve bunlardan bağımsız fiziksel, kimyasal nitelikler gösteren (madde) Su, bileşik bir maddedir. 3) is. Ses ve görüntünün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
cılız — sf. 1) Çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif Hanın sahibi cılız bir adamdı. S. F. Abasıyanık 2) Güçsüz, sönük (ışık) 3) Basit, değersiz, önemsiz Mimaride cılız eserler vücuda geliyordu. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpık çurpuk — sf., ğu 1) Çok çarpık, eğri büğrü Safa, küçük, çarpuk çurpuk vücudu, koca kafası, minarede sala verir gibi etrafa çınlayan sesiyle konağın imamı Şadan Molla yı hatırlatıyordu. H. E. Adıvar 2) mec. Değersiz, basit Edebiyat ürünleri, boylarını aşan … Çağatay Osmanlı Sözlük